Sevgili okur sizleri yağmurlu bir günden selâmlıyorum. Nasıl geçiyor günleriniz? Umarım hayat yolu sizi fazla yormuyordur. Bilim yolunda hız kesmeden ilerlemeye devam ediyorum. Okumak ve araştırmak ne kadar da güzel. Dipsiz bir kuyu, asla tükenmeyecek bir kaynak! İyi ki kitaplar var. Her alanda yolumuza ışık oluyorlar. Mesela ben Bosna- Hersek’te başlayan savaşı bir romandan öğrenmiştim. Daha sonra detaylıca araştırmıştım. Sonunda yolum Sarajevo’ya kadar uzandı. Savaşın gazilerinden o dehşet dolu günleri dinlemek insanın içini parçalıyordu. Orada da okumalarıma devam etmiştim.
Ne yazık ki insanoğlu tarihte yaşanan vahim hadiselerden asla kendine ders çıkarmıyor. Son zamanlarda okuduğum kitaplar arasında da buna benzer bir hadise mevcut. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ruslar ile Kafkasyalılar arasında yıkıcı bir savaş meydana gelmiştir. Bu savaş zorunlu göçü de beraberinde getirir. Binlerce insan acımasızca vatanlarından koparılmıştır. Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına büyük göçler olmuştur.
Bu trajediyi bir annenin kızına bıraktığı defterden öğrenmekteyim. Yazdığı yazıları oldukça beğendiğim kıymetli Hocam Mehmet Emin Uludağ’ın kaleminden Mediha Hanım’ın serüvenine tanıklık etmekteyim. Değerli Hocam bu güzide eseri oluştururken nasıl bir yol izlediğini de kısa bir süre önce bizlerle paylaştı. Doğan Hızlan’ın sunmuş olduğu Karalama Defteri programına konuk oldu. Uzun ve meşakkatli sürecin ardından oluşan bu eserle ilgili bir ön bilgi isterseniz bakmanızı tavsiye ederim. Romanın yanı sıra “Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yeni Türk Edebiyatında Hapishane, Çocuk Edebiyatı” gibi önemli konuları da Hocamızdan dinleyebilirsiniz.
Mediha Hanım’ın hatıralarında yer alan bu trajedi maalesef geçtiğimiz haftalarda tekrar yaşanmaya başladı. Rusya Ukrayna’ya savaş açtı. Orada yaşayan insanların kimi memleketlerini bu işgal altından kurtarmaya çalışıyor kimi ise topraklarını terk etmek mecburiyetinde kalıyor.
2016 yılında düzenlenen Eurovision şarkı yarışmasında Ukrayna birinci olmuştu. Jamala adında bir kadın şarkıcının büyüklerinden dinlediği korkunç bir hikâyeyi şarkısının sözlerine uyarlaması büyük bir acıyı da dünyaya hatırlatmıştı. 1944 yılında Sovyetler tarafından Kırım Tatar Sürgünü gerçekleştirilmişti. Sürgüne direnen halk ise acımasızca öldürülmüştü. Kayıtlara bu katliamda en az 191.044 insanın öldüğü geçmiştir.
Jamala asıl adıyla Cemile bu yıkımı o yıllarda dile getirdiğinde Rusya buna şiddetle karşı çıkmıştı. Hatta ödülün Ukrayna’dan alınması gerektiğini bile söylemişti. Jamala’nın performansını sergilerken kullandığı görseller eski şaman geleneklerini hatırlatır biçimdeydi. Özellikle arka planda kullandığı Türk mitolojisinin önemli motiflerinden biri olan hayat ağacı göze çarpmaktaydı.
Dünya üzerinde yaşanan yıkımlar -genellikle- üstte yer alan acımasız ve bencil birkaç insan yüzünden meydana gelmiştir. Kendi hırsları yüzünden binlerce insanı ölüme götüren nice şahıslar yüzünden…
Yukarıda yer alan bu iki fotoğraf karesini Boşnak bir kadın sunucu paylaşmış. Yerler farklı ama acı hep aynı.
Hatırımda ise kurtuluşun cümlesi yankılanıyor:
“Yurtta sulh, cihanda sulh.
-Mustafa Kemal Atatürk”
Yazar Hakkında
Latest posts by Rûh î Edebiyat (see all)
- “CARPE DİEM” - 20 Aralık 2022
- ETİKETLERİN PENÇESİNDE KALAN İNSANLAR - 11 Aralık 2022
- KADINLARIN SESLERİ - 6 Kasım 2022
- GEÇİP GİDEN GÜNLERİN ARDINDAN - 2 Ekim 2022
- KAPADOKYA’YA GEÇ GELEN BAHAR - 13 Mayıs 2022
Devam...
ABSÜRT
MİTLER VE ÇOCUKLAR
ŞİİRLİ BAHÇE 70