3 Aralık 2023

SitemDer

Karanlık sularda güneş olmak…

“Öğrendikçe, ne kadar cahil olduğunun farkına varırsın” diye yazmıştı bir 18. Yüzyıl düşünürü. Kimdi hatırlayamadım. Arama motoruna yazdım kolayca bulmak için. Benzer manada ne çok başlık açılmış türlü platformda, sosyal medyada, kişisel hesaplarda. İlk kimden duyduğumu önemsemeyi bıraktım. Mühim olan doğruluk payı ve hala ne kadar geçerli olduğu belki de.

Üzerinden üç asır daha devrilirken nice icatlar, buluşlar yapılmış, sırlar keşfedilmiş, düşünüp durulmuş, yazılmış çizilmiş. Daha çok bilgiye vakıf oldukça, arama sonuçlarından çıkardığım kadarıyla gerçekliği gitgide somutlaşmış. 18. Yüzyıldan çok daha öncesinde de söylenmiş olmalı. Benim bildiğim şimdilik bu kadar.

Bilecek daha çok şey var zaten. Ama ben en çok tarih bilmek istiyorum bu aralar. ‘Gerçek tarih’ desem ne kadar gerçekçi olurdu onu da bilmiyorum. Geçmişin geleceği yarattığı gibi, geleceğin de geçmişi şekillendirdiğini tasdikleyecek kadar ‘gerçek tarih’ bilsem yeter. Neden sonuç ilişkisini anlayabilene kadar. Yani şimdilik.

100 yaşında bir Cumhuriyet’in dahilinde ve haricinde vuku bulan ardı sıra patlak veren savaşlar, yozlaşmanın ayyuka çıkmış olup, ne vakittir seyre durulan boşluğun ardındaki ucube kalabalık, kangren olmuş kol bacak gibi sinsi ama dönüşü olmayan zehirli bir ölümü andıran tarikat, topluluk ve örgütler, kokuşmuş ideolojiler…

Söyleye durduklarım kulağa anlamsız, bağlamından kopuk gibi geliyor değil mi? Hiç değilse bunun farkındayım. Sıraladıklarımın hepsinde bir anlam ve ortak bağlam arayışı içindeyim. Ne yapsam netleşemediğimden bir kompozisyon çıkaramıyorum zaten. Belki de uzun zaman netleşemeyeceğimi kabullenerek tam da şu anda yazıyorum artık. Yoksa beni daha çok bekleriz yani.

Cumhuriyet tarihinde anayasa ihlali suçu ile idam hükmü giymiş yöneticileri ve hemen sonraki nesilde daha 20lerinde aynı ithamla yargılanmış gençleri düşünüp (bu hükümlerin pek çoğu infaz edildi) bugün kanırta kanırta anayasayı ihlal edenlerin alkışlanmasını hayretle izliyorum.

Binlerce yıllık geçmişinde “haklı” veya haksız sebeplerle de olsa ötekileştirmeye, örselenmeye, işkenceye, şiddete hatta soykırıma uğrayan milletlerin (aralarından pek çok bireyi tenzih ederim), ilk fırsatta “haklı” veya haksız sebeplerle de olsa bunu başka milletlere yapabildiğini görüp şaşa kalmadan edemiyorum.

Bir zaman kanaat önderi, mübarek insan, fenomen (duruma göre atfedilen titr artık her neyse) diye göklere çıkarılıp, başka zaman yüz karası ilan edilip alaşağı edilenlerden sonra “Peki hiç mi farkına varılmamıştı?” sorusunun cevapsız bırakılmasına karşı açık kalan ağzımı kapatamıyorum.

Olup biten karşısında havada asılı kalan sualler cevaplanmadan bir adım öteye yol alınmayacakmış gibi duruyor. Halbuki bilmekte ilerleyip, bilmediklerimizin enginliğine aymamız gerekiyordu şu anda. Tam tersine biz evvelden öğrendiklerimizi de mi unutuyoruz ne?

İçinde kıstırılmış hissettiğim bu dumur diyarlarında yalnız olmasam gerek. Sizin başa çıkma yönteminiz nedir bilemiyorum ama ben bu aralar en azından olabildiğince gerçeğe yakın tarihi bilmek istiyorum. Geçmişin geleceği yarattığı gibi, geleceğin de geçmişi şekillendirdiğini tasdikleyecek kadar. Neden sonuç ilişkisi anlayabilene kadar. Yani şimdilik.

Yazar Hakkında