ŞİİRLİ BAHÇE 76
Anhasıyla, minhasıyla, ne vezni kullanırsanız kullanın, şiir güzelse güzeldir, diyor şair…
Şimdi, onun askerlik yadigârı: ‘Haydi Abbas Vakit tamam’ dizelerini, Çarşı’da kurulmuş ‘çilingir’ soframızda dillendirmenin tam zamanı gelmiştir…
ABBAS
‘Haydi Abbas, vakit tamam;/ Akşam diyordun işte oldu akşam./ Kur bakalım çilingir soframızı,/ Dinsin artık bu kalp ağrısı./ Şu (Kur’) ağacın gölgesinde olsun;/ Tam kenarında havuzun.’
Ahmet Haşim ekolünden gelen şairimize yine Haşim yanıt versin, anımsadığım kadarıyla vardı havuzlu meyhane oralarda…
HAVUZ
‘Akşam yine toplandı derinde…/ Cânân gülüyor eski yerinde/ Cânân ki gündüzleri gelmez/ Akşamları görünür havz üzerinde,’
Yüz yıl önce açılan parantezi, asla kapamadan dönelim şairimize!
…
“Aya haber sal çıksın bu gece;/ Görünsün şöyle gönlümce./ Bas kırbacı sihirli seccadeye,/ Göster hükmettiğini mesafeye/ Ve zamana./ Katıp tozu dumana,/ Var git,/ Böyle ferman etti Cahit,/ Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;/ Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.”
-“Kur’Ağaç, Beşiktaş’ta senin de vardı sevdalın, söz etsene az biraz!”
-“Üstad, özel durum idi o, şimdi sırası değil anlatmanın!”
Şairin şiir üzerine düşünceleri biter mi (?) bitmez elbet!
‘Te ve’ tartışmalarında ‘savunma hakkım doğdu!’ diye, dışarıdan limon sıkanların soluğunu kesmek isteyen yöneticiye:
‘son bir cümle daha lütfen…’ misali; bakın ne diyor “yeni şiir” üzerine:
“Yeni sanat diye bir şey bilmiyorum. Belki yeni sanatkâr; bırakın ki sanatkârın bu yenilik vasfı da ortaya çıkıp kendisini kabul ettirinceye kadardır, ondan sonra, en güzeli, sadece sanatkârlığı kalır.” sözlerini söyleyen Necati Cumalı, bahçemizde mülk sahibidir. Kur’Ağaç, ile karşılaştığında park çıkışında şöyle seslenecektir, ses tonu pek de hayra alamet değildir!
– Nereye be adam, görmez gözlerle geçip gittiğin yeri, tanı, unuttun mu Necmettin Halil Onan’ı!
‘Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın/ Bu park (Pardon; toprak) bir devrin battığı yerdir.’
İlk ikili böyledir ya; son ikiliye göz atarsak:
‘Bir harbin sonunda bütün milletin/ Hürriyet zevkini tattığı yerdir…’
Cumalı’ya dönersek, bakın ne diyor ‘AŞK GEÇER’ adlı kısacık şiirinde:
‘Aşk geçer/ Akar şu bulut gibi/ Ey üzgün maviliklerde/ boş kalan bulutun yeri.’
Şiirlerini neşretmeye başladığı zaman yeni bir şairdi, şimdi ise sadece şairdir. Yeni Sanat diye bir şey olamaz da! Nasıl olsun ki bugün yeni olan sanat, her yeni gibi, eskimeye mahkûmdur…
İşte sembolizm ve sembolistler, fütürizm ve fütüristler, sürrealizm ve sürrealistler! Bu edebi mekteplerin düşüncelerine uygun olarak…
“Bi’parça kantarın topuzunu kaçırmış sanki, sevgili dostum Cahit, sabah ola hayır ola” sözleri döküldü hemen önünde oturan Neyzen’den, Ferahfezâ Makamı’nı geçerken, Kur’Ağac’ın bidonuna ters ters baktı; bidon dolu seslerle Beethoven’in ‘Kader Senfonisi; (Dıdıdııı dıdıdıı!!!) irkiltti onu; hıçkırıkları boğazına düğümlendi Kur’Ağaç’ın, Beyatlı’dan aklında kalan:
‘Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde’
-‘yaklaştım mı, dostların mertebesine?’-
Sürecek
Devam...
ŞİİRLİ BAHÇE 77
GERÇEK TARİH
SEYİR