Uyuşuk bir yaz öğleden sonrasında Eyüp’ün Haliç’e bakan sırtlarında bulunan mezarlıkların arasında oturuyoruz. Tane tane, telaşsız konuşuyor. Yaşı en az altmış var ama dinç. Arada bir önündeki yamulmuş demir çaydanlıktan plastik bardaklarımıza çay boşaltıyor. Anlatıyor da anlatıyor…
– Başlangıçta bir kuyu vardır. Çocukluğunda o kuyudan bir yankı gelir, kuyudan bir koku alırsın, nem kaparsın. Çocuksundur, gidip bakarsın. Sonra paldır küldür düşersin işte. Sahi Alis de böyle başlıyordu değil mi? Bu, bütün matematikçilerin macerasının başlangıcıdır. Ama bu koku illa ki çocuklukta alınır. Ya sonuna kadar git evlat, ya hiç yola çıkma!
– O kuyuya düşmeye başladığında, tecrübeli büyüklerin sana kuyunun tehlikelerle dolu olduğunu anlatacaklar. Sana doğrusunu söyleyeyim, onlar anlatmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Fazla kendini kaptırma, yoksa delirirsin! Hep söyledikleri budur. Halbuki aşıka ta’n etmek olmaz müptelâdır n’eylesin?
– Anlatıcıların seni korumaya çalışması, onların merhametli olduğunu göstermez. Asıl bu korku hikayeleri uydurucuları, kendileri dışarıdayken senin nasıl olup da kuyuya düşmüş olduğunu anlayamadıkları için, o hınçla anlatıyorlar. Hani Waldo Thoreau’ya soruyor ya “David, hapiste ne işin var, neden ordasın?”. Thoreau’nın cevabını biliyorsun, “Waldo, sen neden burada değilsin?”İşte senin düşüş durumun, aslında onların neden dışarıda olduğunu soran, rahatsızlık verici bir durumdur.
– Bir matematikçi iki dünyada yaşar: Çeşitli anlamlara gelebilen gelip geçici olayların dünyası ve mükemmel şekillerle örülü kristal bir buz sarayı… Her zaman ikincisini seç!
– Matematikçilerin kadınlarla ilişkileri biraz problemlidir evlat. Meşhur Levinson’un karısı Zipporah Levinson da böyle der ve ekler: Onlar o kadar yükseklerde ki, fanilerin dünyasına dair işlerle ilgili olmaları için eğilmeleri gerekiyor.
– Can sıkıntısı evlat, can sıkıntısı. Bir matematikçinin baş düşmanı can sıkıntısıdır. Çünkü artık ilgini çekecek bir şey bulamazsın, çözdün işte. Matematikçinin delirmeye başladığı nokta da burasıdır. İnsanoğlu, niye kilitli boş bir odada on beş dakikadan fazla oturamadığını izah etmelidir.
– İyi savaşçı gözünü değil kulağını kullanır. Bunun gibi iyi matematikçi de zekasını değil sezgisini…
Yazar Hakkında
Latest posts by Arşiv (see all)
- UMUDUN RENGİ - 24 Mayıs 2009
- İLAHİ GÜNEBAKAN! - 10 Mayıs 2009
- ERMİŞ DEDİ Kİ… - 12 Nisan 2009
- DÖRDÜNCÜ CEMRE - 29 Mart 2009
- TANIK RUHLAR - 15 Mart 2009
Devam...
OKU
ABSÜRT
MİTLER VE ÇOCUKLAR