3 Aralık 2023

SitemDer

Karanlık sularda güneş olmak…

İBRAHİM BİLGİN’LE RÖPORTAJ (Son Bölüm)

“BABANIZLA RÖPORTAJ YAPMIŞTIM!”

CHP’li Milletvekili Talih Özcan, İbrahim Bilgin’den imzalı kitap alırken.

— Geçenlerde gene böyle, deniz kenarında dolaşıyorum, fotoğraf çekiyorum. Baktım yeni seçilen CHP’li vekil orada. Talih Özcan. yanında da birileri var. Gittim, tebrik etmek için. Elimi uzattım, kendimi tanıttım. Çok iyi karşıladı, ayak üstü biraz sohbet ettik. Ama yanındakilerden bazıları üzücü sözler söylediler bana. Sonra baktım, Sayın Vekil ekibi toplamış benim imza günüme gelmiş. Hatta onlara da kitap aldırdı. (Gülüyor.)

— Ben de Düzce Türküsü’nü yaptım, biliyorsunuz. Eskiden tanıdığım, beraber çalıştığım Ayşe Keşir Hanım’a gönderdim. En ufak bir geri dönüş olmadı. Ama sonra Düzce İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından arandım, telefon santralimize sizin eserinizi koyacağız, dediler. Çok mutlu oldum. 

— İşte, oluyor böyle şeyler…

— Siyaseti bırakmış olabilirsiniz, ya peki sivil toplum örgütleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu Akçakoca sevdanızla ilgili bir dernek kurabilirsiniz mesela. “Akçakoca’yı Sevenler Derneği” gibi…

— Ya hocam! Ben yazmayı sevdim. Yazmaya devam etmek istiyorum. Bir sayfa yazıyorsam en az on sayfa okuyorum. Bu beni çok geliştiriyor. Beni zorluyor. Bunu seviyorum. Birikimim var evet, bildiğimin farkında bile olmadığım şeyler varmış, bunu da fark ediyorum. Ama bilmediğim de çok şey varmış. Bunlarla yüzleşmek hoşuma gidiyor.

— Siz belgeselci gibi yaklaşıyorsunuz. Dokümanter değeri taşıyor yazdıklarınız ama sanat tadı da var.

— Hiç öyle düşünmedim… Ama yazarken yaşıyorum. Ya da şöyle söyleyeyim yazdıklarım yaşanmış şeyler. Kurgulasam da yaşanmış gibi kurgulamalıyım.

— Koç Baba ve Konuralp’in hikayeleri mesela. Çok zordu onları kurgulamak! Altından kalkmışsınız hocam. Kanuni dizisi gibi çarpıtılmış bir tarih yok sizin öykülerde. 

— Ben gerçekten asla kopmam. Bir dostum dedi ki, “abi sakın şiir yazma!” Ben aklımla yazıyorum sanırım. Ama haklısınız. Öykü kitabı olmasına rağmen böyle bir özelliği var. Geçenlerde Düzce Kent Konseyi’nin hazırlamış olduğu, sanat sokağında imza günü yapar mısın dediler yaparız, dedik. Orda da Sayın Valimiz, yeni geldi, ona da kitaplarımızdan takdim ettik. Ona dedim, Sayın Valim Akçakoca’yı tanımak istiyorsanız bu kitap size yeterli dedim.

— (İlyas Şafak ekliyor.) Dün de Akçakoca’yı ziyaret etti..

— Karşılaştık, yolda da karşılaştık. Ayak üstü. Hatta Kaymakam bey tanıştırmak istedi, Sayın Vali, tanıştık, dedi. Ben de Sayın Valinin parasını bile aldım, dedim!

— (İlyas Şafak soruyor.) Akçakoca ve siyasetten başka bir şey yazmak ister misiniz, var mı bir projeniz, hayaliniz?

— Antik Çağ’dan hikayeler yazmak istiyorum. Felsefe çağı ilgimi çekiyor. Benim için ahlak çok önemli, ilk filozoflar da bunun altını çok çizmiş. Okurumun kitabımı okurken geçirdiği zamanı kendime helal ettirmek isterim. Yazdıklarımın gelecek nesillere faydalı olmasını önemsiyorum.

—  (İlyas Şafak soruyor.) Akçakoca’nın Ereğli’ye bağlanması hakkında ne düşünürsünüz?

— Maalesef siyasette Düzce, Akçakoca çekişmesi var. Hatta bizim Karadeniz yolu, İstanbul’la bağlantılı, şurada beş kilometre yolu yapamadılar. Melenağzı bölgesinde. Bunun yapılmamasının nedenlerinden birini biz Akçakocalılar, Düzcelilere bağlarız. Düzceliler yolla ilgili gelen ödeneklerin oraya ulaşmasını engellerler. Biz de tartışırken, “ya bizi o kadar dert etmeyin biz yakında Ereğli’ye bağlanacağız siz de denizsiz kalırsınız “ diye espri yapmıştım. Ama gerçeğe uygun değil bu. Akçakoca’yla Ereğli halkı arasında tutum farkı da var, iletişim farkı da var. Biz Düzce’yle bütünüz. Düzce’yle çok benzeşen yönümüz var. Düzceliler de Oğuz boylarıdır, biz de Oğuz boylarıyız. Düzce daha tutucudur, burasının deniz kenarı olmasından kaynaklanan bir renkliliği, açık görüşlülüğü var. Ereğli, yolumuzun üstü değil, ben bile çok sonraları gittim oraya. İstanbul’a Ankara’ya giderken geçiyorum Düzce’den… Yok biz bağlanmayız oraya!

— Ama Hocam yirmili yaşlardakiler, yeni nesil Akçakocalılar Ereğli’yi kendilerine daha yakın bulabilirler.

— Ben hatta bununla ilgili bir yazı yazdım. Ali Kurt’un Vilayet Gazetesi’ne. “Deniz Bitti” diye bir köşe yazısı yazdım oraya. “Ben aslında çok iyi gemi kullanırım da deniz bitti” demiş, beceriksiz kaptanın biri. Gemiyi kayalıklara oturtunca… Onun hikayesini anlattım. Siyasette de ideoloji bitti! Ben oraya bağladım yazımda. İslamcıların komünistlerle işbirliği yaptığını, komünistlerin İslamcıları milletvekili yaptığını… Siyasetteki başarı geleceği öngörmekten geçer, diye ekledim. Gelecekte siyaseti Z kuşağı, Alfa kuşağı, Beta kuşağı dediğimiz genç nesil belirleyecek, dedim. O yüzden kesinlikle size katılıyorum. Gençler Ereğli’yi tercih edebilirler. Zaten yaklaşık dört, beş sene sonra çoğunluk olacaklar. Ben zaman zaman yakalayıp sorarım. Geçende ortam oldu sordum, “sen kime oy vermeyi düşünüyorsun”, dedim. Dedi ki, “kime oy vereceğim belli değil, ama bir şey belli, Ak Parti’ye asla vermeyeceğim.” Sadece korkum şu, acaba onları kandıranlara, yalancılara oy verebilirler mi? ( Duraksadı.) Çekim yapıyor muyuz?

— Evet…

— Aslında en başta söyleyecektim, duygulandım, bıraktım… Kader… tuhaf bir şey. Evrende, hayatta, her şeyin karşılığı olduğunu bilmek lazım, görmek lazım… Otuz yaşlarındaydım, rahmetli babanız Rıfat Ilgaz’la, burada Akçakoca’da röportaj yaptım. Kasede kaydetmiştik. Biz sormuştuk, o anlatmıştı… Gün geldi onun kızı benimle, gene burada Akçakoca’da röportaj yapıyor.

— Hocam, siz İslamcı bir genç olarak, önyargısızca, babamın karşısına oturup sorular sormuşsunuz. Onun düşüncelerine, anlattıklarına değer vermişsiniz. Allah size yanıt veriyor bence, çünkü o bizimle konuşur.

— Şüphesiz, şüphesiz…

— “Sen o gün doğru bir iş yaptın. Bak, işte, onun böyle bir kızı var…” 

—  (Gülüyor…) Evet, evet.

 

Röportaj: Defne Ilgaz

Fotoğraflar: İlyas Temel Şafak

 

Röportajdan kesitler: 

 

 

 

Yazar Hakkında