“YAZMAYI SEVDİM, ARTIK SİYASET YOK!”
— Akçakoca dalgalarının sesi eşliğinde, sizin çok sevdiğiniz bu beldede, bence tarihi bir konuşma olacak bu, çünkü siz Akçakoca için çok değerli bir şahsiyetsiniz, Akçakoca’nın hafızasında varsınız artık. Eserlerinizle şimdiden çok önemli izler bıraktınız. Akçakoca’da yaşanmış aşkları anlatan bir eser üzerinde çalışıyorsunuz. Şimdi, en baştan başlayalım. İşiniz sayılar, yani hesap kitap… 60 yaşınızdan sonra, ilk kitabınızı çıkardınız. Doğrusu ben önyargıyla yaklaştım, okudum, sonra yazdıklarınızın sanat değeri taşıdığını gördüm. Siz de devam ettiniz yazmaya… Yazdıklarınız gerçekten bir sanatçı ruhun inceliklerini taşıyor. Bu muhasebecilik, mali müşavirlikle, sanatçı ruh nasıl oluyor da aynı bünyede bulunuyor?
— Muhasebecilerle ilgili sizin önyargı dediğiniz şey aslında genel bir yargı. Siyaset yapmak istiyorsanız, devlet memuru olmayacaksınız. Yüksek tahsil yapmış, konusunda uzman onca kişiden, onca meslek erbabından sadece “serbest meslek sahipleri” aktif siyaset yapabiliyor. Bizim mesleğin unvanı serbest muhasebeci mali müşavirdir. Ben yaşadığım coğrafyaya katkım olsun istedim ve siyaset yapmayı tercih ettim. Siyasette proje çok önemlidir. Toplumun önüne koyabileceğiniz fikirleriniz, hayalleriniz olmalı. Bunları projelendirebilmelisiniz. İkna edici olmalısınız. Yazmaya da siyasette başladık yani.
— Siyaset, hayatınızın merkezinde gibi. Soruların cevapları oraya çıkıyor.
— Ben artık yazarım. Yazmayı çok sevdim! (Gülüyor.)
— Üçüncü kitabınızda Akçakoca’daki aşklar vardı galiba…
— Yok, üçüncüsü hazır, “Bir Oy’un var”. Bir aya çıkıyor.
— Gene siyaset?
— Evet… (Gülüyor.) Zaman zaman siyasette kendinizi anlatamıyorsunuz. Beraber siyaset yaptığınız arkadaşlarınıza anlatamıyorsunuz. Bazı şeyler doğrudan söylenmiyor. İnsanın tabiatı araya giriyor. Menfaatler, kibir… Yüzüne söyleyemiyorsunuz, söylediğinizde istediğiniz sonuca ulaşamıyorsunuz. O zaman tutuyorum köşe yazısı yazıyorum!
— Öyle mi başladınız, köşe yazısıyla?
— Binin üzerinde köşe yazım var. Ama yazıyorum yazıyorum etkiyi göremiyorum. İnsanlar yazdıklarımdan bahsediyor, anlıyorum ki okumuş ama okudum güzel olmuş, şunu anladım, şunu yakaladım demiyorlar. Yazmayı bıraktım bir müddet sonra. Sonra iki dostumla sohbet ediyorum, biri İlhan Akın, akademisyen yazar, “ya sen uzun zamandır yazmıyorsun, hayırdır?” dedi. Yazıyorum yazıyorum, bir anlamı yok. Herhalde kimse okumuyor, dedim. Okunuyor, öyle değil falan… Beni motive etmiyor, bir anlamı yok, deyince, İlhan Hocam “o zaman kitap yaz” dedi. Bilmiyorum olur mu, hiç düşünmemiştim, derken, o gece oturdum bir şeyler karaladım. Bir hafta kadar yazdım, bir hikâye kurguladım kendime göre. Sonra bununla ilgili arka planı olan, okumayı seven, birikimli dostlarıma, tanıdıklarıma gönderdim. Çok güzel dönüşler oldu. O zaman dedim ki yazayım. Düşündüm, ne yazayım, insan en iyi bildiği şeyi yazmalı, benim en iyi bildiğim şeylerden biri siyaset, diğeri Akçakoca. Yaşadıklarımdan, bildiklerimden, gördüklerimden birebir olmasa da esinlenerek yazdım dört tane hikâye, tabi yine emin değilim yazdıklarımdan. Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü’ye… -çok değer verdiğim bir insandır, çok başarılı bir siyasetçidir-… tuttum bir sohbetimizde dedim ki bir şeyler yazdım, değerlendirme yapar mısınız? Tabi olur, dedi. Birkaç gün sonra, ilişikte bir yazıyla bana geri gönderdi. O yazıyı kitapta önsöz olarak kullandık. Daha ben oldum mu olmadım mı, diye tereddüt ederken Faruk Özlü gibi bir siyasetçinin bu şekilde yazdığı bir yazı beni çok motive etti. Kendisi siyasette de bürokratlıkta da en üst noktalarda görev yapmış bir insan. Hemen aldım baskıya gönderdim. “Oy’un Büyük” böyle çıktı piyasaya.
— Bu kitap neredeyse siyasetin el kitabı gibi. Adeta “Siyasete Giriş 101”! Eğer siyasete gireceksen, kime dikkat edeceksin, neye dikkat edeceksin, koltuğa oturduktan sonra ne olur, oturmadan ne olur… İkazlar içeren bir el kitabı. Düşünceyi ajite etmenin en güzel yolu sanattır, bu bir ders kitabı olsaydı okunmazdı. Sizin hocalık tarafınız da var. Üniversitede ders vermiştiniz. Bana şimdi bir özet yapın desem siyasetle ilgili, bir formülasyon istesem?..
— (Gülüyor.) Siyaset öz olarak söz söyleme sanatıdır. Sözün ne olduğunu bileceksiniz, eğer siyaset yapacaksanız. Sözünüz, sesiniz özünüzden gelecek. Siyasetin başına sevginin “s”sini koyacaksınız. Yazıdan önce var olmuştur söz. Allah yarattığı kullarla söz vesilesiyle konuşmuştur. Sözü sanat eserine dönüştürürseniz yaptığınız siyaset sevilir, kalıcı olur, gönüllere girersiniz. Siyaset aslında çok basit bir şey, toplumun müşterek ihtiyaçlarının müşterek bütçeyle karşılanması için çalışmaktır siyaset. İki şey gerekiyor, vergiyi toplamada ve hizmeti getirmede adil olmak, bunları yaparken de liyakat esasına uymak. Bu kadar basittir siyaset. Ama biz o öze kibri katıyoruz, özü köz yapıyoruz. Bu hem toplumu, hem siyasetçiyi yakar.
— Sanırım sözün gücünü sadece seçmeni ikna etmekte kullanıyorlar?
— Evet.
— Ondan sonra da köz oluyor?
— Siyasetten elde edilen aslında kamu gücüdür. Bu gücü üzerlerine aldıktan sonra, hizmet eder değil hizmet bekler hale geliyorlar.
— Hakkın gücü kadar büyük bir gücü kötüye kullanmak?
— Evet.
–– Halktan gelen hakkın gücü.
— Siyasette belli bir başarı, belli bir yer elde ettikten sonra, kaybettiklerinde şahsiyetleri zarar görüyor. Böyle birçok örneğe şahidim. Siyaset yaparken çok yaşadım, normalde girmeyeceğiniz meselelere, tartışmalara, anlaşmazlıklara, kavgalara kamu gücünü elinizde tutarken korkmayıp giriyorsunuz. Sorumluluk duyuyorsunuz çünkü. Ucunda ölüm olsa bile giriyorsunuz. Bu konuştuklarımızın toplumda karşılığı yok zannetmeyin. Bizim gibi düşünen insanlar, beklentisi olan insanlar çok fazla. Ciddi bir mütedeyyin seçmen var. % 60-70’lik bir kesim var. Zaman zaman bazı etmenlerle düşse bile %50’nin altına düşmez. Bakın, bu seçmen konuşmaz, tartışmaz. Fikrini ortaya koymaz ama gözler, izler, takip eder. Güvenmiyorsa asla destek vermez. Yanıldığı olmaz mı olur. Manipüle edilmez mi edilir. Yanlış karar vermez mi verir. Yanlış kararını daha yanlış olandan korunmak için verir. Hatırlayın, mühürde “tercih” yazar. En iyisini seçmek için değildir oy vermeniz, iki, üç, beş aday içinden tercih etmek içindir. “Evet” ya da “hayır” anayasa seçimlerinde olur. Evet bu kanunlara uyacağım, ya da hayır uymayacağım, dersiniz. Bazen yanlış olduğunu bildiğiniz birini tercih edersiniz. Ha, tercih etmemek de bir tercihtir.
Devam Edecek…
Röportaj: Defne Ilgaz
Fotoğraflar: İlyas Temel Şafak
Devam...
SEYİR
TÜLAY GÖKÇİMEN
HOMO MAÇOLAR!